Varolusculuk felsefesi: İnsan, karar ve davranışlarında birey olarak nasıl etkilidir?

İnsan, karar ve davranışlarında birey olarak nasıl etkilidir?

Varoluşçuluk Felsefesi ve Bireyin Karar/Davranış Etkisi

1. Varoluşçuluk Felsefesinin Temelleri

Varoluşçuluk, 20. yüzyılın başlarında popülerlik kazanan ve bireyin varoluşuna, deneyimlerine ve anlam arayışına odaklanan bir felsefi akımdır. Varoluşçuluktaki temel düşünce, varoluşun özden önce geldiği ilkesidir. Bu, insanın doğuştan belli bir özle (doğa veya amaç) gelmediği, aksine hayatı boyunca bu özün oluştuğu anlamına gelir. Önemli varoluşçu filozoflardan bazıları Jean-Paul Sartre, Martin Heidegger ve Simone de Beauvoir’dir.

2. İnsan ve Karar/Davranışlarında Bireysel Etki

Varoluşçuluk, bireyin tamamen özgür olduğunu ve dolayısıyla kendi kararlarından ve davranışlarından sorumlu olduğunu savunur. İnsanların seçim yapma ve bu seçimlerden doğan sonuçlarla yüzleşme kapasitesine sahip olduğunu belirtir. Bunu birkaç alt başlık altında inceleyebiliriz:

2.1. Özgür Seçim ve Sorumluluk

Varoluşçulara göre, insanlar özgür iradeye sahiptir. Bu, her bireyin kendi kararlarını verme ve bu kararlarla uyumlu davranma özgürlüğüne sahip olduğu anlamına gelir. Ancak bu özgürlük, aynı zamanda bir sorumluluk yükler. Sartre, insanın aslında özgür olmaktan “mahkum” olduğunu belirtir ve insanın kendi kaderini seçmekle ve yaratmakla yükümlü olduğuna inanır. Yani, özgürlüğümüz aynı zamanda bir yük olarak anlaşılır çünkü yaptığımız seçimlerin sorumluluğunu da taşımak zorundayız.

2.2. Özgün Varoluş ve Anlam Arayışı

İnsanların, yaşamlarına anlam ve hedefler koyma kapasitesine sahip olduğuna inanılır. Bu süreç, bireyin kendi hayatının özgün anlamını yaratmasıyla ilgilidir. Bu anlam arayışı, insanın varoluşunu değerlendirip sorgulaması ve buna göre kararlar alması ile şekillenir.

2.3. Otantik Varlık ve Yabancılaşma

Varoluşçular, otantik bir yaşam sürebilmenin önemini vurgularlar. Otantiklik, kişinin gerçekten kendi değerlerine ve kararlarına göre yaşadığı bir durumu ifade eder. Bu, bireyin dış baskılara veya toplumsal kalıplara rağmen kendi olabilmesi anlamına gelir. Buna karşıt olarak, bir insan otantik olmayı başaramazsa, yabancılaşma yaşayabilir. Yani kişi, kendine yabancılaşır ve varoluşsal bir kriz içerisine girebilir.

3. Sonuç

Varoluşçuluk, bireyi hem özgür hem de sorumlu bir varlık olarak görür. İnsanlar, karar ve davranışlarında kendi öznellikleriyle hareket edebilecek kapasiteye sahiptirler ve kendilerine ait bir yaşam yolu çizebilirler. Bu özgürlüğün getirdiği yükümlülük, bireyi, her eyleminin sorumluluğunu üstlenmeye ve yaşamlarına gerçek bir anlam katmaya zorlar.

TERİMLER:

Özgür İrade: Kişinin kendi kararlarını özgürce verebilme kapasitesidir.
Otantiklik: Kişinin kendi kimliğine ve değerlerine sadık kalarak yaşadığı durum.
Yabancılaşma: Kişinin kendisine, çevresine veya topluma karşı bir uzaklık veya kopukluk hissetmesi durumu.

1 Beğeni