İnsanlara kedilerden bulaşan bartonella bakterisi nedir ve nasıl bulaşır? Tehlikeleri nelerdir ve nasıl önlem alınabilir?

Bartonella bakterisi, kedilerden insanlara geçebilen bir mikrop türüdür. Ancak, bu bakterinin insanlar için ne kadar tehlikeli olduğunu ya da nasıl bulaştığını tam olarak bilmiyorum. Bartonella bakterisi nedir? İnsanlara kedilerden ne şekilde bulaşıyor? Bu bakterinin insanlarda sebep olabileceği sağlık sorunları nelerdir? Kendimizi bu tür bir bulaşmadan nasıl koruyabiliriz? Hangi önlemler alınmalı, bilmek isterim.

Bartonella Bakterisi Nedir?

Bartonella Bakterisinin Tanımı

Bartonella cinsi bakteriler, gram-negatif mikroorganizmalar olup, insanlarda ve hayvanlarda çeşitli hastalıklara neden olabilirler. Kediler, bu bakterilerin taşınmasında önemli bir rol oynar ve en yaygın türü Bartonella henselae, “kedi tırmığı hastalığı” olarak bilinen duruma neden olabilir. Bartonella, doğrudan kedi tırmalamaları veya ısırıklarıyla bulaşabilir. Ayrıca, kedi pireleri veya kanla beslenen diğer böcekler de bu mikropları taşıyabilir.

İnsanlara Bulaşma Şekli

  1. Direkt Kontak Yoluyla Bulaşma: Kedi tırmığı veya ısırması ile bakteriler doğrudan insan cildine geçebilir.
  2. Pire veya Böcek Taşıması Yoluyla Bulaşma: Kedi pireleri veya nadiren diğer kan emici böcekler (örneğin bazı sinek türleri) de Bartonella’yı taşıyabilir ve insana bulaştırabilir.

Bartonella Bakterisinin Tehlikeleri

İnsanlarda Sebep Olabileceği Sağlık Sorunları

  • Kedi Tırmığı Hastalığı: Tırmalanan veya ısırılan bölgede kabarcıklar ve şişlik görülebilir. Hastaların lenf düğümlerinde şişme, ateş ve diğer grip benzeri semptomlar görülebilir.
  • Bacillary Angiomatosis: Bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde deri üzerinde kırmızı lezyonlar oluşabilir.
  • Endokardit: Kalp kapakçıklarının iltihaplanmasına yol açabilir.

Bu hastalıkların çoğu bağışıklık sistemi zayıf olan kişileri etkileyebilir; diğer insanlar genellikle daha hafif semptomlar yaşar.

Bartonella Bakterisinden Korunma Yolları

Alınabilecek Önlemler

  1. Kişisel Hijyen:
    • Kedi tırmığı veya ısırıklarından sonra cildinizi derhal sabun ve su ile temizleyin.
  2. Kedilerin Bakımı:
    • Kedilerin pire kontrolünü düzenli olarak yapmak ve pire tasması kullanmak önemlidir.
    • Tırnakları düzenli olarak kesilmeli veya törpülenmeli.
  3. Koruyucu Ekipman Kullanımı:
    • Kedilerle oynarken eldiven kullanılması.
  4. Kediyle Temasın Kısıtlanması:
    • Bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerin kediyle doğrudan temastan kaçınması önerilir.
  5. Eğitim:
    • Kedilerin tırmalamaktan kaçınması için eğitilmesi.

TERİMLER:

Gram-negatif: Gram boyama adı verilen bir laboratuvar yönteminde iki çeşit bakteriden biri olan, ince hücre duvarına sahip bakteriler.

Bartonella henselae: Kedilerden İnsanlara Bulaşma Yolları, Tehlikeleri ve Önleme Yöntemleri

1. Giriş: Bartonella henselae ve Kedi Tırmığı Hastalığı’nı Anlamak

Bartonella henselae, konakçısının hücreleri içinde yaşayan, titiz (özel beslenme gereksinimleri olan) ve Gram-negatif bir bakteridir. Bu bakteri, insanlarda ve hayvanlarda çeşitli hastalıklara neden olduğu bilinen Bartonella cinsine aittir. B. henselae enfeksiyonunun insanlarda neden olduğu en yaygın hastalık Kedi Tırmığı Hastalığı (KTH) olarak bilinir. Bu hastalık, genellikle enfekte bir kedinin tırmalaması veya ısırması sonucu ortaya çıkan bulaşıcı bir durumdur. Halk arasında kedi tırmığı ateşi veya subakut bölgesel lenfadenit olarak da adlandırılır.

KTH’nin klinik olarak tanınması daha eskiye dayansa da, hastalığa neden olan B. henselae bakterisinin tanımlanması ancak 1990 civarında gerçekleşmiştir. Bu durum, hastalığın neden “yeni ortaya çıkan” veya “yeniden ortaya çıkan” bir enfeksiyon olarak sınıflandırıldığını açıklar. Aslında, bakterinin kedilerle olan ilişkisinin çok daha eskiye dayandığına dair kanıtlar bulunmaktadır; örneğin, yüzyıllar öncesine ait kedi kalıntılarında B. henselae DNA’sı tespit edilmiştir. Dolayısıyla, “ortaya çıkma” durumu, patojenin yeni olmasından ziyade, bilimsel tanınma düzeyinin artması, daha iyi teşhis yöntemlerinin geliştirilmesi ve muhtemelen insan-kedi etkileşimini veya pire popülasyonlarını artıran çevresel faktörlerden kaynaklanmaktadır.

KTH, bir zoonozdur, yani hayvanlardan (bu bağlamda özellikle kedilerden) insanlara bulaşabilen bir hastalıktır. Kediler, B. henselae bakterisinin birincil doğal rezervuarı (kaynağı) olarak kabul edilir. Bu bakteri ve neden olduğu hastalık, kedilerin bulunduğu her yerde, dünya genelinde görülmektedir.

İnsanlar ve kediler arasındaki yakın ilişki nedeniyle KTH, önemli bir halk sağlığı sorunu olarak değerlendirilmektedir. Hastalığın görülme sıklığı (insidans) hakkında kesin küresel veriler olmamakla birlikte, bazı bölgesel tahminler mevcuttur. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde yıllık insidansın 100.000 kişide yaklaşık 4.5 vaka olduğu, yılda yaklaşık 12.000 kişinin teşhis edildiği ve 500’den fazla kişinin hastaneye yatırıldığı tahmin edilmektedir. İspanya’da yapılan bir çalışmada, hastaneye yatırılan KTH vakalarının insidansı milyon kişi-yılı başına yaklaşık 0.93 olarak bulunmuştur. Belçika gibi Avrupa ülkelerinde de KTH vakaları bildirilmekte olup, genellikle sonbahar ve kış aylarında artış gözlenmektedir. Ancak, özellikle hafif vakaların sıklıkla bildirilmemesi nedeniyle, hastalığın gerçek insidansının tahmin edilenden daha yüksek olabileceği düşünülmektedir.

2. Kaynak: Kedilerde Bartonella henselae

Kedilerin B. henselae bakterisini nasıl edindiğini anlamak, insanlara bulaşma riskini yönetmek için kritik öneme sahiptir. Kediler arasındaki birincil bulaşma yolu, kedi piresi (Ctenocephalides felis) aracılığıyladır. Bu döngü şu şekilde işler: Pireler, enfekte bir kedinin kanını emerek bakteriyi alır. Bakteri, pirenin sindirim sisteminde çoğalır ve pire dışkısı (“pire kiri” olarak da bilinir) ile dışarı atılır. Kediler, enfekte pirelerin ısırmasıyla veya daha yaygın olarak, pirelenmiş derilerini kaşıyıp yalanırken enfekte pire dışkısını yutarak enfekte olurlar. Daha az yaygın bulaşma yolları arasında enfekte kedilerle kavga etmek veya enfekte kan transfüzyonu almak bulunur.

Pirelerin kediden kediye bulaşmadaki bu merkezi rolü, pire kontrolünün önemini vurgulamaktadır. Deneysel çalışmalar, pirelerin olmadığı ortamlarda enfekte ve enfekte olmayan kedilerin bir arada yaşamasının B. henselae bulaşmasına yol açmadığını göstermiştir. Bu durum, etkili pire kontrolünün sadece pirelerin doğrudan tırmık yaralarını kontamine etme riskini azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda zamanla kedi popülasyonundaki B. henselae prevalansını (yaygınlığını) da düşürebileceği anlamına gelir. Dolayısıyla, pire kontrolü hem anlık bulaşma riskini hem de uzun vadede enfekte kedi rezervuarını azaltmada çift yönlü bir fayda sağlar.

Kedi popülasyonlarında B. henselae taşıyıcılığı oldukça yaygındır, ancak prevalans oranları coğrafi konuma, çalışılan popülasyonun türüne (evcil hayvanlar vs. sokak kedileri) ve kullanılan test yöntemine göre büyük farklılıklar gösterir. Sıklıkla %30-40 gibi oranlar belirtilse de, bazı çalışmalarda bu oran %5’in altından %50’nin üzerine kadar değişebilmektedir. Avrupa’daki çalışmalarda da benzer şekilde %3.6 (İtalya’da bir çalışma) ile %53 (Fransa ve Hollanda’da çalışmalar) arasında değişen antikor prevalansları rapor edilmiştir.

Kedilerde B. henselae enfeksiyonu riskini artıran bazı faktörler şunlardır:

  • Yaş: Yavru kediler (<1 yaş) yetişkin kedilere göre daha yüksek oranda bakteriyemi (kanda bakteri bulunması) gösterir ve daha yüksek bakteri yüküne sahip olma eğilimindedir.
  • Yaşam Tarzı: Sokak kedileri, başıboş kediler veya dışarıya erişimi olan kedilerde, sadece evde yaşayan kedilere göre daha yüksek prevalans görülür. Barınaklardan veya sokaktan kedi sahiplenmek de bir risk faktörüdür.
  • Pire Enfestasyonu: Kedilerde pire bulunması ile B. henselae enfeksiyonu veya seropozitifliği arasında doğrudan bir ilişki vardır. Pire kontrolünün yapılmaması önemli bir risk faktörüdür.
  • Coğrafya: Pirelerin daha kolay üreyebildiği sıcak ve nemli iklimlerde prevalans daha yüksektir. Ancak, daha serin iklimlerde de, özellikle ev içinde ısıtılan ortamlarda pire döngüsünün devam edebilmesi nedeniyle prevalans yine de yüksek olabilir. Ayrıca, farklı B. henselae genotiplerinin (örneğin Tip I ve Tip II) coğrafi dağılımı farklılık gösterebilir; örneğin, Tip II Avrupa, Avustralya ve ABD’deki kedilerde daha yaygınken, Tip I Asya’daki kedilerde daha baskındır.

Enfekte kedilerin büyük çoğunluğu herhangi bir hastalık belirtisi göstermez; genellikle sağlıklı taşıyıcılardır. Bakteriyemi durumu haftalarca veya aylarca sürebilir. Nadiren, kedilerde geçici ateş, halsizlik, lenf düğümlerinde şişme, göz iltihabı veya hatta endokardit (kalp iç zarı iltihabı) gibi daha ciddi belirtiler görülebilir.

Sağlık otoriteleri, sağlıklı kedilerin rutin olarak B. henselae açısından test edilmesini genellikle önermemektedir. Testler, potansiyel kan donörü kediler, bartonelloz şüphesi olan semptomatik kediler veya bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerin sahip olduğu kediler için düşünülebilir. Tedavi ise genellikle sadece klinik hastalık belirtileri gösteren kedilere uygulanır. Bunun nedenleri arasında tedavinin uzun sürmesi ve antibiyotik direnci geliştirme endişesi bulunmaktadır. Enfeksiyonu tamamen ortadan kaldıran tedavi protokolleri net olarak belirlenmemiştir. Kanda antikor bulunması sadece maruziyeti gösterir, risk düzeyini veya tedavi gerekliliğini belirtmez ve antikorlar yeniden enfeksiyona karşı koruyucu değildir.

Kedilerdeki bu yaygın ve çoğunlukla belirtisiz taşıyıcılık durumu ile sağlıklı kedilerin rutin test ve tedavisinin önerilmemesi, insanları koruma stratejisinin temelini oluşturur. İnsanlarda enfeksiyonun önlenmesi, kaynak olan kedileri tespit edip “tedavi etmeye” dayandırılamaz. Bunun yerine, önleyici stratejiler, kedinin algılanan sağlık veya enfeksiyon durumundan bağımsız olarak, bulaşma yollarını kesmeye (özellikle pire kontrolü ve hijyen önlemleri) odaklanmalıdır.

3. Bulaşma Yolları: Kediden İnsana

B. henselae’nin kediden insana nasıl geçtiğini anlamak, enfeksiyon riskini azaltmanın anahtarıdır. Pirelerin ve pire dışkısının bu süreçteki kritik rolü tekrar vurgulanmalıdır. Pireler bakteriyi kediler arasında yayarken, insanlara bulaşmanın birincil yolu, bir kedi tırmığı veya ısırık yarasının enfekte pire dışkısı (“pire kiri”) ile kirlenmesidir. Kedinin pirelenmiş derisini kaşıması sonucu tırnaklarının altında biriken veya tüylerini/ağzını yalaması sonucu bulaşan pire dışkısı, enfeksiyon kaynağıdır.

En yaygın bulaşma yolu, kontamine olmuş (pire dışkısı bulaşmış) kedi tırmıklarıdır. Enfekte kedilerin ısırması da, muhtemelen pire dışkısıyla kontamine olmuş tükürük nedeniyle, bakteriyi bulaştırabilir. Ayrıca, enfekte bir kedinin, bir kişinin açık yarasına veya mukozasına (örneğin gözüne) yalaması da potansiyel bir bulaşma yoludur.

İnsanlarda KTH enfeksiyonu riskini artıran faktörler şunlardır:

  • Kedilerle, Özellikle Yavru Kedilerle Temas: Kedilerle, bilhassa bir yaşından küçük yavrularla temas etmek ana risk faktörüdür. Tırmalama veya ısırmaya neden olabilecek sert oyunlar riski artırır.
  • Sokak/Başıboş Kediler: Sokak veya başıboş kedilerle temas daha yüksek risk taşır, çünkü bu kedilerin enfekte olma ve pire taşıma olasılığı daha yüksektir.
  • Pire Varlığı: Kedinin üzerinde veya çevrede pire bulunması riski artırır.

Tartışmalı bulaşma yollarına da değinmek önemlidir:

  • Pirelerin Doğrudan İnsanları Isırması: Bazı kanıtlar, enfekte kedi pirelerinin doğrudan insanları ısırarak bulaşmaya neden olabileceğini öne sürse de, bu durum başta ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) olmak üzere büyük sağlık otoriteleri tarafından kanıtlanmamış olarak kabul edilmektedir. Bazı kaynaklar bunun araştırıldığını belirtir.
  • Kenelerin İnsanlara Bulaştırması: CDC’nin net duruşu şudur: Kenelerin Bartonella enfeksiyonunu ( B. henselae dahil) insanlara bulaştırdığına dair ikna edici bir kanıt bulunmamaktadır. Bazı kaynakların kenelerde Bartonella DNA’sı bulunduğunu veya kenelerin rol oynayabileceğini belirtmesine rağmen, birincil sağlık kuruluşlarına göre bu yolla insanlara kanıtlanmış bir bulaşma yoktur. Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) de keneleri KTH vektörleri arasında listelememektedir. Belçika sağlık enstitüsü Sciensano da bu yolun kanıtlanmadığını belirtir. Kene bulaşması konusundaki bu tartışma, vektör kaynaklı hastalıklarda önemli bir kavramı ortaya koymaktadır: Bir patojenin DNA’sının bir eklembacaklıda (kene gibi) bulunması, o eklembacaklının patojeni insanlara hastalık yapacak şekilde etkili bir biçimde bulaştırabileceği anlamına gelmez. CDC’nin duruşu, muhtemelen B. henselae’nin keneler aracılığıyla tam bulaşma döngüsünü (patojeni alma, sürdürme, çoğaltma ve başarılı bir şekilde insan konakçıya aktarma) gösteren çalışmaların eksikliğini yansıtmaktadır. Bu nedenle, risk değerlendirmesi yapılırken sadece patojen varlığı ile kanıtlanmış bulaştırma yeteneği (insanlar için vektör yetkinliği) arasındaki ayrım önemlidir.

Son olarak, KTH’nin insandan insana bulaşmadığını belirtmek gerekir.

4. İnsanlarda Kedi Tırmığı Hastalığı: Belirti ve Bulgular

KTH belirtileri genellikle enfekte bir kediyle temas (tırmalama, ısırma) sonrası 3 ila 14 gün içinde başlar, ancak lenf düğümü şişmesi gibi belirtilerin ortaya çıkması 1 ila 3 hafta, hatta bazen daha uzun sürebilir.

Bağışıklık sistemi normal çalışan bireylerde tipik KTH tablosu genellikle şu şekilde ilerler:

  • Başlangıç Cilt Lezyonu: Tırmalama veya ısırma yerinde, genellikle 3-10 gün içinde küçük bir kabarıklık (papül), su dolu kabarcık (vezikül) veya iltihaplı sivilce (püstül) gelişir. Bu lezyon başlangıçta kırmızı ve ağrılı olabilir ancak genellikle iltihapsızdır ve bazen fark edilmeyebilir. Genellikle 1-3 hafta içinde, bazen daha uzun sürede kabuklanıp iyileşir.
  • Lenfadenopati (Lenf Düğümü Büyümesi): Enfeksiyon bölgesine yakın lenf düğümlerinde, genellikle temastan 1-3 hafta sonra, şişme ve hassasiyet gelişir. Bu, hastalığın en belirgin klinik özelliğidir. Tırmığın yerine bağlı olarak en sık koltuk altı (aksiller), boyun (servikal, submandibular), kasık (inguinal) veya dirsek yakını (epitroklear) lenf düğümleri etkilenir. Lenf düğümleri 1-5 cm boyutlarına ulaşabilir ve üzerindeki ciltte kızarıklık olabilir. Şişlik haftalarca hatta aylarca sürebilir. Vakaların yaklaşık %10’unda lenf düğümü iltihaplanıp cerahat (püy) oluşturabilir.
  • Sistemik Belirtiler: Hafif ateş sık görülür. Diğer genel belirtiler arasında yorgunluk, baş ağrısı, kırgınlık (genel keyifsizlik hali), iştahsızlık, titreme ve vücut/kas ağrıları bulunur. Boğaz ağrısı ve kilo kaybı daha az yaygındır.

Tipik KTH genellikle kendi kendini sınırlar ve haftalar ila birkaç ay içinde kendiliğinden iyileşir. Lenf düğümü şişliği en uzun süren belirti olabilir.

5. Potansiyel Tehlikeler: KTH Komplikasyonları

Vakaların çoğu hafif seyretse de, nadiren atipik veya ciddi, yaygın (dissemine) hastalık tablolarının ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır. Komplikasyonlar, bakterinin başlangıç bölgesinden ve bölgesel lenf düğümlerinden vücudun diğer organlarına yayılmasıyla gelişir.

Bağışıklık sistemi zayıflamış bireyler (örneğin, HIV/AIDS hastaları, kanser kemoterapisi alanlar, organ nakli yapılmış kişiler, diyabet hastaları) ciddi, yaygın ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden komplikasyonlar geliştirme açısından önemli ölçüde daha yüksek risk altındadır.

KTH’nin potansiyel komplikasyonları şunlardır (kısaca açıklanmıştır):

  • Parinaud Oküloglandüler Sendromu: Gözün konjonktiva tabakasının iltihaplanması ve buna eşlik eden kulak önü (preauriküler) lenf düğümlerinde şişlik ile karakterizedir. Atipik bir prezentasyon olarak kabul edilir ve KTH geçiren çocukların %2-8’inde görülür. Şiddetli veya tedavi edilmeyen vakalarda körlüğe yol açabilir.
  • Nöroretinit: Optik sinir ve retinanın iltihaplanmasıdır, bulanık görme gibi görme sorunlarına neden olur. Enfeksiyon geçtikten sonra görme genellikle düzelir.
  • Endokardit: Kalp kapakçıklarının veya kalp iç zarının (endokardiyum) enfeksiyonu/iltahabıdır. Hayatı tehdit edici olabilir. Sıklıkla aort kapağını tutar. Tanıyı zorlaştırabilen “kültür-negatif” endokardit şeklinde ortaya çıkabilir.
  • Basiller Anjiyomatozis (BA) ve Peliozis Hepatis (PH): Genellikle deride (BA) veya karaciğer/dalakta (PH) görülen, damarların anormal çoğalmasıyla karakterize lezyonlardır. Özellikle ileri evre HIV/AIDS hastaları gibi bağışıklık sistemi baskılanmış bireylerle güçlü bir ilişkisi vardır. BA lezyonları Kaposi sarkomuna benzeyebilir.
  • Nörolojik Komplikasyonlar: Ensefalopati (konfüzyon, şiddetli baş ağrısı, nöbetlere neden olan beyin fonksiyon bozukluğu), ensefalit (beyin iltihabı), aseptik menenjit, ataksi (koordinasyon bozukluğu), kraniyal sinir felçleri gibi durumları içerir. Çocuklarda genellikle ensefalit/menenjit görülürken, yaşlı hastalarda demans benzeri bir tablo ortaya çıkabilir. İyileşme sonrası nörolojik sekeller kalabilir.
  • Karaciğer/Dalak Tutulumu: Karaciğer ve dalağın büyümesi (hepatosplenomegali), bazen granülomlar (iltihabi kitleler) eşliğinde görülebilir. Karın ağrısı, ateş, kilo kaybı gibi belirtilere neden olabilir.
  • Diğer Nadir Komplikasyonlar: Osteomiyelit (kemik enfeksiyonu), pnömoni (zatürre), artrit/artralji (eklem iltihabı/ağrısı), persistan ateş/bakteriyemi, döküntü, trombotik trombositopenik purpura (TTP).

Bu komplikasyonların çeşitliliği ve birden fazla organ sistemini etkileyebilmesi, atipik veya şiddetli KTH’nin birçok başka hastalığı taklit edebileceği anlamına gelir. Bu durum, özellikle tanısal testlerin sınırlılıkları ile birleştiğinde, tanıyı zorlaştırabilir ve özellikle sonucu daha kötü olabilen bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda uygun tedavinin gecikmesine neden olabilir. Bu nedenle, özellikle ilgili maruziyet öyküsü (kedi teması) varlığında ve bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda KTH’den şüphelenmek klinik olarak önemlidir.

Acil tıbbi yardım gerektiren ciddi komplikasyon belirtileri şunlardır: Yüksek ateş, şiddetli ağrı, konfüzyon (kafa karışıklığı), zihinsel durumda değişiklik, letarji (uyuşukluk), bilinç kaybı, nöbetler, şiddetli baş ağrısı, göğüs ağrısı, nefes darlığı, bulantı veya kusma ile birlikte karın ağrısı.

Tablo 1: Tipik KTH ile Şiddetli/Atipik Belirtiler Arasındaki Temel Farklar

Özellik Tipik Kedi Tırmığı Hastalığı (KTH) Şiddetli/Atipik KTH Komplikasyonları
Genel Seyir Genellikle hafif, kendi kendini sınırlar Nadir, potansiyel olarak ciddi, sistemik yayılım
Ana Belirtiler Başlangıç cilt lezyonu, bölgesel lenfadenopati, hafif ateş, kırgınlık Çoklu organ tutulumu (göz, kalp, beyin, karaciğer, kemik vb.)
Risk Grubu Herkes, özellikle çocuklar Özellikle bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler
Tanı Genellikle klinik bulgular ve öykü yeterlidir Genellikle laboratuvar testleri (seroloji, PCR, kültür) gerektirir
Tedavi Çoğunlukla destekleyici tedavi (ağrı kesici, sıcak kompres) Genellikle antibiyotik tedavisi gerektirir
Prognoz (Sonuç) Genellikle tam iyileşme, nadiren sekel İyileşme daha uzun sürebilir, bazı komplikasyonlar kalıcı hasar bırakabilir, nadiren ölümcül olabilir

6. Tanı ve Tıbbi Yönetim

KTH tanısı genellikle klinik değerlendirme ile başlar.

  • Tanı Yöntemleri:
    • Klinik Değerlendirme: Tanı sıklıkla, karakteristik belirti ve bulguların (giriş yerinde papül/püstül, bölgesel lenfadenopati, ateş) kedi maruziyeti öyküsü (tırmalama, ısırma, yalama) ile birleştirilmesine dayanır. Lenfadenopatinin diğer nedenlerinin dışlanması önemlidir.
    • Laboratuvar Testleri: Tipik, hafif vakalar için testler her zaman gerekli olmasa da, şiddetli/atipik durumlarda veya tanı belirsiz olduğunda kullanılabilir.
      • Seroloji (Antikor Testleri - IFA/ELISA): Kanda B. henselae’ye karşı oluşmuş antikorları (IgG, IgM) saptar. Tanıyı destekleyebilir ancak sınırlamaları vardır: diğer Bartonella türleriyle çapraz reaksiyon verebilir, antikorlar enfeksiyondan yıllar sonra bile pozitif kalabilir, pozitif prediktif değeri düşük olabilirken negatif prediktif değeri daha iyidir. IgM antikorları genellikle yeni enfeksiyonu düşündürür.
      • PCR (Polimeraz Zincir Reaksiyonu): Bakterinin DNA’sını saptar. Lenf nodu aspiratları, doku biyopsileri (örneğin cilt lezyonları, kalp kapakçıkları) veya kandan yapılabilir. Kan örneklerinde duyarlılığı düşük olabilir. Lenf nodu aspirasyonu genellikle ağrıyı gidermek veya tanısal belirsizlik durumları dışında önerilmez.
      • Kültür: Kesin tanı için altın standart kabul edilir ancak B. henselae’nin titiz (özel besiyeri gerektiren) ve yavaş üreyen bir bakteri olması nedeniyle zordur (kültürlerin en az 21 gün inkübe edilmesi gerekir). Özellikle aralıklı bakteriyemi nedeniyle kandan izolasyonun duyarlılığı düşüktür. Laboratuvarı Bartonella şüphesi konusunda uyarmak faydalıdır.
      • Histopatoloji: Lenf nodu veya diğer etkilenen dokulardan alınan biyopsi, karakteristik granülomatöz iltihabı gösterebilir; bazen Warthin-Starry gümüş boyası ile bakteriler görülebilir.
  • Tedavi Yaklaşımları:
    • Destekleyici Bakım: Bağışıklık sistemi normal olan bireylerdeki hafif, tipik KTH vakalarında tedavi genellikle semptomları hafifletmeye yöneliktir: istirahat, sıvı alımı, reçetesiz satılan ağrı kesiciler (parasetamol, ibuprofen - çocuklarda aspirinden kaçınılmalıdır) ve şişmiş lenf düğümlerine sıcak kompres uygulaması.
    • Antibiyotikler: Komplike olmayan KTH’de antibiyotik kullanımı tartışmalıdır. Çoğu vaka antibiyotiksiz iyileşir. Antibiyotikler genellikle şiddetli, sistemik veya inatçı hastalığı olanlar ya da bağışıklık sistemi baskılanmış hastalar için önerilir.
      • Azitromisin sıklıkla tercih edilen bir antibiyotiktir, özellikle lenf nodu hacmini daha hızlı azalttığı gösterilmiştir. Özel dozlama rejimleri sağlık profesyonelleri tarafından belirlenir.
      • Bazen kullanılan diğer antibiyotikler arasında doksisiklin, rifampin, siprofloksasin, trimetoprim-sülfametoksazol ve potansiyel olarak kombinasyon tedavileri bulunur. Tedavi süresi vakaya göre değişir.
    • Lenf Düğümü Drenajı: Nadiren, çok büyük, ağrılı veya iltihaplı bir lenf düğümünün aspirasyonu (iğne ile boşaltılması) rahatlama sağlamak amacıyla yapılabilir.
  • Prognoz (Hastalığın Seyri): Bağışıklık sistemi normal olan ve tipik KTH geçiren bireyler için prognoz genellikle mükemmeldir; çoğu hasta uzun vadeli etkiler olmadan tamamen iyileşir. Yaygın hastalık geçirenlerde iyileşme aylar sürebilir ve bazı komplikasyonlar (örneğin nörolojik) kalıcı sekeller bırakabilir. Bağışıklık sistemi normal konakçılarda ölüm nadirdir.

7. Önleme: Riski Azaltmak İçin Anahtar Stratejiler

Kedi Tırmığı Hastalığı önlenebilir bir enfeksiyondur. Riski azaltmak için alınabilecek en önemli önlemler şunlardır:

  • Pire Kontrolü (En Önemli Adım):
    • Evdeki tüm kediler için veteriner hekim tarafından önerilen ürünlerle yıl boyunca sıkı bir pire kontrolü programı uygulayın. Bu, tek başına en etkili önlemdir.
    • Gerekirse çevreyi de tedavi edin (sık sık elektrikli süpürgeyle temizlik, ağır istila durumunda profesyonel ilaçlama).
    • ÇOK ÖNEMLİ UYARI: Kediler için asla permetrin içeren pire ürünleri kullanmayın, çünkü bu madde kediler için oldukça zehirlidir. Fipronil, imidakloprid, selamektin, metopren gibi güvenli seçenekler mevcuttur.
  • Kedilerle Güvenli Etkileşim:
    • Özellikle yavru kedilerle, tırmalama veya ısırmaya yol açabilecek sert oyunlardan kaçının.
    • Küçük çocukların kedilerle (özellikle yavru kedilerle) etkileşimini denetleyin.
    • Tanımadığınız kedilere, özellikle sokak veya başıboş kedilere dikkatli yaklaşın veya temas etmekten kaçının.
    • Tırmıkların şiddetini azaltmak için kedilerin tırnaklarını düzenli olarak kısa tutun.
  • Hijyen Önlemleri:
    • Kedilerle temas ettikten sonra ellerinizi derhal sabun ve suyla yıkayın.
    • Herhangi bir kedi tırmığı veya ısırığını hemen sabun ve suyla iyice yıkayın. Daha ciddi yaralanmalar için doktora başvurun.
    • Kedilerin açık yaralarınızı yalamasına izin vermeyin.
  • Kedi Yönetimi:
    • Pire istilası ve diğer kedilerle temas riskini azaltmak için kedileri mümkünse evin içinde tutun.
    • Kedilerin sokak kedileriyle temasını engelleyin.
  • Özel Önlemler (Risk Grupları İçin):
    • Bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler, özellikle bir yaşından küçük kedilere sahip olmaktan kaçınmalıdır. Bu kişiler için barınaktan veya çok kedili evlerden kedi sahiplenmek önerilmez.
    • Yeni bir kedi sahiplenirken, kedinin en az bir yaşında, sağlıklı ve piresiz olduğundan emin olun. Sokak kedilerinden veya pire istilası olan kedilerden kaçının.
    • Bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerin sahip olduğu kediler kesinlikle evde tutulmalı ve dışarı çıkan kedilerle temas etmemelidir.
  • Tırnak Sökme (Deklawing): KTH bulaşma riskini azalttığına dair bir kanıt yoktur ve önerilmez.

Tablo 2: Kedi Tırmığı Hastalığı İçin Önleyici Tedbirler Özeti

Kategori Önleyici Tedbir
Pire Kontrolü Kedilerde yıl boyunca veteriner onaylı pire önleyici ürünler kullanın (Permetrin KULLANMAYIN!). Çevreyi temiz tutun/ilaçlayın.
Güvenli Etkileşim Sert oyunlardan kaçının. Çocukların etkileşimini denetleyin. Sokak kedilerinden uzak durun. Kedilerin tırnaklarını kısa tutun.
Hijyen Kedi temasından sonra elleri yıkayın. Tırmık/ısırıkları hemen sabun ve suyla yıkayın. Kedilerin açık yaraları yalamasına izin vermeyin.
Kedi Yönetimi Kedileri mümkünse evde tutun. Sokak kedileriyle teması engelleyin.
Özel Önlemler Bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler <1 yaş kedi sahiplenmekten kaçınmalı, sadece sağlıklı/piresiz/yaşlı kedi almalı, kedilerini içerde tutmalı.
Etkisiz Yöntemler Tırnak sökme (declawing) KTH riskini azaltmaz.

8. Sonuç

Bartonella henselae, kedilerde yaygın olarak bulunan ve genellikle belirti göstermeden taşınan bir bakteridir. Bu bakterinin insanlara bulaşması, en sık olarak enfekte pire dışkısıyla kirlenmiş kedi tırmıkları veya ısırıkları yoluyla gerçekleşir ve Kedi Tırmığı Hastalığı (KTH) olarak bilinen enfeksiyona neden olur. KTH genellikle hafif seyreder ve bölgesel lenf düğümü şişmesi, hafif ateş ve başlangıç yerinde bir cilt lezyonu ile karakterizedir. Çoğu vaka, özellikle bağışıklık sistemi güçlü bireylerde, özel bir tedavi gerektirmeden kendiliğinden iyileşir.

Ancak, nadiren de olsa, özellikle bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde, bakteri vücuda yayılarak göz, kalp, beyin, karaciğer ve diğer organları etkileyen ciddi ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden komplikasyonlara yol açabilir. Bu durum, KTH’nin bir halk sağlığı sorunu olarak önemini vurgulamaktadır.

Kediler arasındaki ve kedilerden insanlara bulaşmada kedi pirelerinin merkezi rolü göz önüne alındığında, KTH’nin önlenmesinde en kritik adım, kedilerde yıl boyunca etkili ve düzenli pire kontrolünün sağlanmasıdır. Buna ek olarak, kedilerle güvenli etkileşim kurallarına uymak (sert oyunlardan kaçınmak, tırmık ve ısırıkları hemen yıkamak), kişisel hijyene dikkat etmek ve özellikle risk altındaki bireyler için ek önlemler almak (yavru kedilerden kaçınmak gibi) enfeksiyon riskini önemli ölçüde azaltabilir. KTH, alınacak basit ama etkili önlemlerle büyük ölçüde önlenebilir bir hastalıktır.